NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
هِشَامٌ عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ زُرَارَةَ
بْنِ أَوْفَى
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ إِنَّ
اللَّهَ
تَجَاوَزَ
لِأُمَّتِي
عَمَّا لَمْ
تَتَكَلَّمْ
بِهِ أَوْ
تَعْمَلْ
بِهِ وَبِمَا
حَدَّثَتْ
بِهِ
أَنْفُسَهَا
Ebu Hureyre (r.a.)'dan, Nebi
(s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Gerçekten Allah,
ümmetimin söylemediği ya da yapmadığı ve (Fakat) kalbinden geçirdiği şey(İer)i
bağışlamıştır.”
İzah:
Buhari, eymân, talak; Müslim,
iman; rü'ya; Tirmizî, talak, tefsir sure (Bakara); İbn Mâce, talak; Ahmed b.
Hanbel, I, 255, 393, 425, 474, 481, 491.
îslâmî eserlerde beyân
edildiği üzere insanın kalbine gelen duygu ve düşünceler beş mertebededir:
1. Hâcis mertesebi; Bir
işi yapıp yapmama fikri kalbe ilk doğunca buna hâcis denir.
2. Kalbe doğan bir
fikrin kalb de bir süre kalmasına "hatır" denir.
3. Bundan sonra bu
düşünceyi gerçekleştirip gerçekleştirmemek hususunda nefsin tereddüt etmesine
"hadisü'n-nefs" denir.
4. Bu iki cihetten
birini tercih etmeye "hemm" denir.
5. Tercih ettiği ciheti
gerçekleştirmeye kesin karar verip harekete geçme noktasına "azm"
denir, insanlar ancak bu mertebeden mesuldurlar.
Hâcis, hatır,
hadisü'n-nefes mertebeleri mutlaka affedilmiştir. Hase-ne de sevab olmadığı
gibi seyyie de ikab da yoktur. Hemm denilen mertebede ise, hayırda sevab varsa
da şer de ikab yoktur. Azm mertebesine ise, her türlü mesuliyet terettüb
eder.[A. Hamdi Aksekili, Ahlak Dersleri, 53.]
Nitekim bir hadis-i
şerifte şöyle buyuruluyor:
"Allah iyilikleri
de kötülükleri de takdir etti, sonra bunları açıklayarak dedi ki: Her kim bir
iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa cenab-ı hak onu kendi katında tam bir
iyilik olarak yazar. Eğer hem niyyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on iyilik
sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüz ve daha fazla katına çıkarır. Her kim de
fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse Allah teâlâ onun için tam bir
iyilik sevabı yazar. Eğer fenalığı kasdeder ve işlerse bir günah olarak
yazar."[Hasan Hüsnü Erdem, İlâhi hadisler, 33.]